URFA'NIN TARIHI SES SANATCILARI
Mukim Tahir (OTURAN)
1900 yılında Urfa'da doğdu
Babasının adı Hacı Abdurrahman"dır
Ailece sevilen ve sözleri geçen varlıklı bir aileye mensuptu
Küçük yaşlarda bolluk ve varlık içinde büyüdü, ömrünün son döneminde yoksul düştü
1945 yılında Zonguldak"a bağlı Yenice İlçesi"nde vefat etti
Cenazesi orada defnedildi
Okuduğu gazel, hoyrat ve türkülerinde Urfa şivesini en mükemmel bir şekilde kullandı
Bağlamayı ve darbukayı çok iyi çalardı
1938 yılında Muzaffer Sarısözen Şanlıurfa"da
yaptığı derleme çalışmalarında, kendisinden kaynak kişi olarak istifade etmiştir
1944 yılında 35 kişilik bir ekiple Türkiye'de konser turnesine çıkmıştır
Taş plağa okuduğu eserleri"Ayağında kundura
Kapıyı çalan kimdir Elleri pambuğ
Kırmızı kurdele Hüsnün senin ey dilber nadide kamer mi"dir
1900 yılında Urfa'nın Bıçakçı Mahallesi"nde doğan Tahir Oturan , Nevai Aşireti"nin Büyükhatipoğlu sülalesindendir
Babası Mukimler"den Hacı Abdurrahman, annesi Fatma hanımdır
Mukim Tahir, memlekette s
en ve sözleri geçen varlıklı bir aileye mensuptu
Ailesinin elinde çok geniş ve verimli araziler vardı
Arazilerinden bir kısmı Suriye topraklarında kalmıştı
Harran ve Bozova bölgesinde 12 köy, Eski Kehriz Bahçesi, Değirmen ve Akarbaşı"nda bir çok ev ve odaları vardı
Balıklıgöl"deki Mecmue"l Bahr Mevkii de kendilerinindi
Büyük ağabeyi Mukim, Harran"da odası olan sayılı bir kişiydi
Bir çok davalar onun odasında halledilirdi
Ailesi valıklı olduğu için Mukim Tahir"in çocukluk ve gençlik yılları bolluk ve zenginlik içinde geçmiştir
Mukim Tahir; ilk evliliğini İshakoğullarından Fatma hanımla yapmıştır, hanımının ölümü üzerine Zeliha Hanımla evlenmiştir
Evliliklerinden çocuğu olmamıştır
Mukim Tahir, güzel giyinen, iri yapılı, uzun boylu, kaytan bıyıklı, esmer ve çok yakışıklı biridir
Hoşsohbet biri olup fıkralar, hikâyeler anlatarak sohbetini, konuşmalarını süsleyen, gayet hürmetkâr, bir çocuğa bile hürmet eden bir kişiliğe sahiptir
Arazi anlaşmazlığı yüzünden bir arkadaşı ile birlikte amcasını öldürür
Kendisine 101 sene, arkadaşına 24 sene mahkûmiyet verilir
Çevresinde çok s
en, sayılan, sanatçı ruhlu bir kişi olduğundan Mukim Tahir"in cinayet işlediğine kimse inanmak istemez
Urfa cezaevinde hapis yatar
Cumhuriyetin onuncu yıl affından yararlanarak hapisten çıkar
Hanımı bu hadise üzerine hastalanıp verem olur ve ölür
Hapse girmesi ve hanımının ölümünden sonra yaşantısı bozulur, sefahete dalar
Akşam nerde sabah orda, günlerce evine uğramaz
Elinde olan araziyi ve mülklerini peyderpey satarak harcamaya başlar
Bir süre Akçakale"de bir süre de Suruç ilçelerinde kalır
Birkaç sene içerisinde hem mal varlığını kaybeder, hem alkolün pençesine düşer
O artık; yalnız ve yoksul bir adamdır
Yapacağı bir meslek olmadığı için çok perişan bir hale düşer
Bir süre hamamcılık yapar
Bir süre de Urfa'nın Haşimiye çarşısındaki dayısının fırınında çalışır, Aynzeliha Parkı"nda bulunan Saz'da (Gazino) bir süre hem okuyuculuk yapar, hem de bağlama ve darbuka çalar
1939 senesinde Tenekeci Mahmut Güzelgöz ve Hacı Nuri Hafız ile Muhacir Çarşısı"ndaki Aslanlı Han"da bir oda tutarlar
Beraber mevlit okumaya giderler
O arada Mukim Tahir içkiyi bırakmıştır
1941 yılında Şanlıurfa Halk Evi kahvesini çalıştırır
Aynı zamanda Halkevi saz ekibini de çalıştırarak halk konserleri verdirir
Mukim Tahir 1946 yılında Zonguldak"ın Yenice İlçesi"nde vefat etmiş ve cenazesi orada defnedilmiştir
Mezarının yeri bilinmemektedir
URFA"DAN AYRILIŞI VE HAZİN ÖLÜMÜ
Mukim Tahir, zengin iken fakirliğe düşmesini bir türlü içine sindiremez ve bu halinden çok sıkılır
1945 yılında Zonguldak'a bağlı Yenice Kazası"nda müteahhitlik yapan arkadaşı Herrem Nuri, kendisini çalışmak üzere yanına çağırınca, tereddüt etmeden Zonguldak"a gider
Kendisini uğurlamaya gelenlere "bir daha dönmeyeceğim" der, dostlarıyla helallaşır
Hakikaten de bir daha oradan dönmez
Mukim Tahir"den önce Yenice"ye çalışmaya giden Urfalı Köşker Hacı Mustafa Nacar, Mukim Tahir için "Onun yaşantısı kadar ölümü de hazin oldu" deyip şunları anlatmıştır: "Biz Zonguldak'ın Yenice Nahyesi"nin Cebeci mevkiinde bulunan bir köyde, tren yolu işinde çalışmaya gittik, Mukim Tahir de bizden iki üç gün sonra oraya çalışmak üzere sazıyla birlikte geldi
Memleketten ayrılmanın hasretinden olsa gerek çok dalgın ve düşünceliydi
Hasta ve bitkin bir vaziyetteydi ve geldiğinin üçüncü günü çok rahatsızlandı
Yerimiz ilçeye yaya olarak bir saat mesafedeydi, ilaç almak üzere ilçeye gitmeye hazırlanırken vefat etti
Cenazeyle ilgili gerekli hazırlıkları yaptık, defnetmek üzere yakınımızda bulunan köyün mezarlığına götürdük
Mezarlık yeri, zemini yumuşak toprak olan tepelik bir yerdi
Toprağı kazdık ama sert bir zemin bulamadık ve açtığımız çukura gömdük, etrafına bir iki tahta koyduk
Yağmur yağıyordu ve toprak atınca tahtalar yıkıldı
Öylece üzerini kapattık
Çok üzüldük, memleketin en meşhur ve en zengin insanını, memleketinden yüzlerce kilometre uzak bir köyde, mezar bile olmayan bir çukura gömdük
Öldüğünde cebinde on para çıkan Mukim Tahir"in bu şekilde ölümüne çok üzüldük, moralimiz bozuldu, biz de dayanamayıp birkaç gün sonra Urfa"ya döndük
İşte, "Ayağında kundura" türküsü gibi meşhur birçok türkünün bestekârı Mukim Tahir"in gömüldüğü yer-bugün için- bilinmediğinden mezarı kayıptır
Bu konuda yapılan araştırmalarımızdan, yeğeni ve diğer yakınları ile görüşmelerimizden bir netice çıkmamıştır
Mezarının bulunması ve Urfa"ya nakli amacıyla, Halil Binbaşıoğlu Şanlıurfa Belediye başkan yardımcısıyken Zonguldak'a yaptığı yazılı başvurudan da bir netice çıkmamıştır
Bu konudaki çalışmalarımızı duyan Urfalı Doktor Mehmet Işık, 1980"li yıllarda Zonguldak"ta görev yaptığını, bu sırada evsahibinin bir yakınının öldüğünü ve bu nedenle Zonguldak aile mezarlığına gittiğini, mezarlıkta törenin bitmesini beklerken üzerinde Urfalı Mukim Tahir yazan mezar taşını gördüğünü bize nakletti
Zonguldak"a yerleşmiş Urfalılar"dan yardım isteyip, bahsedilen mezarlıkta araştırmalar yaptırdık, maalesef mezarının yerini tespit ettiremedik
Mezar sahipsiz olduğu için, üzerine başkaları gömülerek mezar taşı yok olmuş diye yorumladık
Vaktiyle zengin ve ünlü bir sanatçı iken, yaşadığı bir sürü talihsiz olay nedeniyle fakir düşen, sıkıntılı günler yaşayan Mukim Tahir, mezarının yeri bile bilinmeyen, "ünlü" fakat garip sanatçı olarak müzik tarihine geçmiştir
MÜZİK HAYATI
Mukim Tahir Urfa"nın yetiştirmiş olduğu en ünlü ses sanatkârlarından biridir
Aynı zamanda bestekârdır
İçli, yanık ve pürüzsüz, gür ve tok bir sese sahiptir
Sesinin gücü ve gırtlak nağmeleri dinleyenleri etkilemektedir
Eserleri çok ustaca okur
Kendine has okuma tavrı ile bir ekoldür
Çok iyi bir taklit yeteneği ve üstün vasıfları olan usta bir sanatçıdır
Mukim Tahir"le takım kuran ve onunla yıllarca müzik meclislerine katılan Tenekeci Mahmut Güzelgöz, Mukim Tahir'in müzik hayatı ile şu bilgileri vermektedir: "Mukim Tahir küçük yaşlarda müziğe merak sardı, babasının varlıklı olmasından dolayı bir çok hocadan ders aldı
Kör Ahmet Hafız, Kirişçi Halil, Cürre Mehmet ders aldığı hocalardan birkaçıdır
Bu hocalardan en çok Cürre Mehmet"ten faydalanmıştır
Delikanlılık çağında sesinin çok güzel ve mahalli ağzı çok iyi kullandığından dolayı kısa zamanda büyük isim yaptı
Dağ yatıları ve sıra gecelerinde usta-çırak geleneği içinde Urfa makam geleneğini öğrenmiştir
Zamanının en iyi gazelhanı oldu
Ayrıca iyi bir hanende idi
On beş kişi şarkı söylese sanki kendisi yalnız okuyormuş havası olurdu, bütün sesleri idare ederdi
Mukim Tahir, dönemin meşhur okuyucuları Damburacı Derviş, Hacı Nuri Hafız, Kel Hamza, Bekçi Bakır, Topal Abe, Marangoz Mehmet, Kanuni Ayıbo, Kurrik Mahey, Vaveyli Mustafa Çavuş gibi ustalarla birçok müzik meclislerinde bulunmuştur
Eskiden Urfa müzik meclislerinde, çoğu zaman akşamdan oturulup sabah ezanına kadar musiki icra edilirdi
Bu müzik meclislerinde, Halk müziği, Sanat müziği gibi bir ayrım yapılmadan şarkı, türkü, ilahi, gazel ve hoyratlar geleneksel makam seyri" içinde icra edilirdi
Mukim Tahir bulunduğu bu müzik meclislerinde fasılı idare eder, sabahlara kadar okurdu
Hafızası çok kuvvetli olup şarkı, türkü ve gazel repertuvarı çok genişti
Meclislerde okunan yahut herhangi bir yerden duyduğu bir şarkı veya türküyü hiç unutmazdı
Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsça eserler okurdu, müzik dağarcığı geniş olduğundan okudukça coşardı
Çok mükemmel bir musiki kulağı vardı
Sesinin güzelliğinin ünü yurdun bir çok yöresinden de duyulmuştu
1940 yılında kanuni Arteki Candan İstanbul"dan Urfa"ya geldi bir müzik aleminde bizleri dinledi , Mukim Tahir"le beni çok beğendi ve plak doldurmak için bizi İstanbul"a davet etti, Tahir de o ara sazda darbuka çalıp türkü söylüyordu
Mukim Tahir"in sefalet yıllarıydı
Mukim Tahir, İstanbul"a giderek ilk plağını Sahibinin Sesi Plak"a yaptı
Plakın bir yüzüne şehnaz makamında Hüsnün senin gazelini diğer yüzüne de Elleri pambuh türküsünü okudu
Bu plakın yapımcıları çok beğendiklerinden iki plak daha yaptılar
Bu plaklara ise Ayağında kundura, Kapıyı çalan kimdir, Kırmızı kurdela türküleri ile Yaram sızlar hoyratını okudu
1938 yılında Urfa Türkülerini derlemeye gelen Muzaffer Sarısözen grubundaki heyet Mukim Tahir başta olmak üzere birçok Urfalı"dan türküler derlemiştir
Çarşıda nişe, Havayi deli gönül, Abdonun mezarını, Bu pınar eşme pınar ezgileri Mukim Tahir"den derlenen ve kayda alınan eserlerdir
1943 yılında Ankara Radyosu"ndaki konserinden ve ayrıca hususi gecelerde verdiği konserden sonra gazeteler kendisinden sitayişle bahsetmişlerdir
Ankara"daki bir Urfa gecesinin ardından; uzun boylu, iri yarı ve çok yakışıklı olan Mukim Tahir"i anlatan bir gazete "Mukim Tahir, Birinci Cihan Harbi";nde Çanakkale ve Galiçya"da gördüğümüz Urfalı amca ve dayıların ta kendisi idi" diyerek bahsetmiştir
Sanat derecesi için ise şu cümleleri kullanmıştır
" Birçok konserler gördük, orkestra şefleri topluluğu ellerinde tempo değnekleriyle idare ederlerken, Mukim Tahir on sekiz kişilik saz heyetini, başını öne eğmesiyle konsere Urfa Divan Peşrevi"yle başlanmış, saatlerce devam eden ve makamdan makama geçen Urfa türkülerini icra ettirmiş ve yine başının arkaya gitmesiyle hatasız olarak fasılı sona erdirmiştir
"
1944 yılında otuz kişilik bir ekiple Türkiye turuna konserler vermek için çıkmış, Ankara Radyosunda bir konser verdikten sonra İstanbul"a gelmiş, orada 15 gün Tepebaşı Gazinosu"nda gittiği heyetle beraber konserler vermiştir
Kendisiyle birlikte müzik ekibi şu kişilerden oluşuyordu: Cünbüş çalan Ali Çine, Neyzen Hafız İsmail Neşetkar , Abdurrahman Savaşan, Darbukacı Kunduracı Ali Rıza, türkücü Abdi Saraç, Hoyratçı ve gazelhan Karaköprülü İsmail, cura saz çalan Kanuni Ayıbo, Kurrik Mehe (Mehmet Sağlamkol)
Halk oyunları ekibi ise şu kişilerden oluşmaktaydı
Kasap Yasin, Karuka Müslüm, Kasap Mustafa, Kasap Mehmet, İplikçi Halil, İbrahim Çavuş, zurna çalan Saliho ve davul çalan Abdurrahman Palabıyık"tı
Günümüzün birçok sanatkârı Mukim Tahir"in eserlerini okumuşlardır
Bunlardan Zeki Müren, Bülent Ersoy ve İbrahim Tatlıses gibi sanatkârları sayabiliriz
İbrahim Tatlıses'in meşhur olmasına Mukim Tahir'in "Ayağında kundura" isimli türküsü vesile olmuştur
1935 yılında Halkevi Bando şefi olan Osman Özsoy, Mukim Tahir'in birçok müzik meclislerinde bulunmuş ve onu yakinen tanımaktadır
Urfa Musikişinasları" adında başlayıp tamamlayamadığı eserinde Mukim Tahir"le ilgili "Maalesef Urfa Mukim Tahir"den istifade edememiştir
Ona bir iş bularak, yanına istidatlı gençler yetiştirilmek üzere verilmiş olsaydı, bugün birçok Mukim Tahirler yetişmiş olacaktı" diye not düşmüştür
Hakikaten eserleriyle, bağlama çalmasıyla, sesiyle ve okuma tavrıyla bir ekol olan Mukim Tahir'e sahip çıkılmamış ve değerlendirilememiştir
Memleketine ölümsüz eserler bırakan büyük bir sanatçının yoksullukla kıvranmasına seyirci kalınmıştır
Bu nedenle Mukim Tahir Urfa"ya kırılmış, küsmüş, bir daha dönmemek üzere Urfa"dan ayrılmış ve gerçekten de bir daha dönmemiştir
Mezarının bulunmamasındaki sebep de, belki, hâlâ Urfa"ya dönmek istememesidir, kim bilir" Geçmişte sahip çıkılmamış
Bugün memleketimizin medarı iftiharı olan usta sanatçılarımıza sahip çıkılıyor mu ? Bunun cevabı da maalesef "hayır" dır
Müzik tarihimizde Mukim Tahir bir iz bırakarak aramızdan ayrılmıştır
Nur içinde yatsın
ESERLERİ VE OKUDUĞU PLAKLAR
Ses sanatçılığı yanında beste de yapan Mukim Tahir"in elimizde maalasef çok sayıda eseri yoktur
Onun yaşadığı 1900-1945 dönemi Osmanlı İmparatorluğu"nun savaşlarla geçen en çalkantılı dönemidir
1920 Yılı Urfa"nın düşman işgalinden kurtuluşunun yaşandığı sıkıntılı dönemdir
Bu dönemde yaşanan sıkıntılar, çekilen acılar elbette türkülere, hoyratlara yansıyacaktır
Yine yaşadığı fırtınalı hayat, hanımının ölümü, yoksulluk yılları Mukim Tahir üzerinde olumsuz etkiler bırakmış ve bu da eserlerine yansımıştır
Fakat o gün için bunların kayıt altına alınmaması, birçok eserin günümüze ulaşmasını engellemiştir
O yıllarda esere sahip çıkma" ayıp karşılanmaktaydı
O yıllarda sözlü gelenek hâkimdi, ses kayıt cihazları yaygın değildi, nota bilenler pek azdı, derlemenin önemi henüz bilinmiyordu
İşte bu nedenlerle o günlerde tespit edilmeyen Mukim Tahir"in birçok eserinin günümüze ulaşmadığı kanaatindeyiz
Mukim Tahir"in ilk ses kayıtları 1938 yılında derleme gezisi için Urfa"ya gelen Muzaffer Sarısözen tarafından gerçekleştirilmiştir
Mukim Tahir ömrünün son yıllarında 40 yaşının üzerinde iken İstanbul"a giderek üç taş plak yapmıştır
Birçokları gibi bizler de Mukim Tahir'i ancak bu plaklarındaki sesinden tanımaktayız
Okuduğu plaklarda yöresinin üslup ve ağzını aynen muhafaza etmiş, sesinin tüm özelliklerini kullanarak ustalığını ispat etmiştir
Plağa okuduğu eserleri daha sonraki yıllarda okuyan sanatçılar, onun tavrında okumaya çalışmışlardır
Ömrünün son yıllarında doldurulmuş olsa bile, plaklarındaki sesi bugün dahi dinleyenleri etkilemektedir
1938 yılında Urfa"ya gelen Muzaffer Sarısözen"in, Mukim Tahir"in derlediğin ezğiler şunlardır;
1
Çarşıda nişe - Türkü
2
Bu pınar eşme pınar - Türkü
3
Abdonun mezarını Uzun Hava
4
Havayi deli gönül Uzun Hava
1938 yılında Mukim Tahir"den kaydedilen eserlerdir
TÜRKÜ ve HOYRATLARININ HİKÂYESİ
İnsanlar acı ve tatlı günlerini, yoksulluğunu, çektiği ıstırapları, ezilmişliğini, isyanını, yiğitliğini, türkülere, uzun havalara dökmüştür
Bu nedenle sizi duygulandıran, içinizi kor gibi yakan hemen her türkünün acıklı bir öyküsü vardır
Bestekârı bir olay karşısında diliyle ifade edemediği duyguları türkülere hoyratlara dökmüştür
Fırtınalı bir hayat yaşayan Mukim Tahir de zenginlikten fakirliğe düşmüş, istemediği olaylara karışmış, mahpusa düşmüş, hanımını kaybetmiş, maddi sıkıntı ve çaresizlik nedeniyle gurbete çıkmış ve gurbette memleket hasreti ile ölmüştür
Bu acı ve ıstıraplar Mukim Tahir"in ağzından türkülere hoyratlara dökülmüştür
Kapuyu çalan kimdir" türküsünün hikayesi
Bu türkünün hazin bir hikâyesi vardır
Amansız bir hastalıktan ölen hanımının üstüne söylediği bu türkünün hikâyesi şöyle anlatılmaktadır
Mukim Tahir, ustalığı ve sesinin güzelliği, hoş sohbeti nedeniyle Urfa müzik meclislerinin aranılan kişisiydi
Bu nedenle hemen her gece ayrı bir müzik meclisine çağrılırdı
O geniş arazileri olan varlıklı biriydi
Bu nedenle her gece ayrı bir mecliste müzik meşkine katılır sabahlara kadar eğlenirdi
Mukim Tahir"in hizmetlerini gören bir azabı da vardı
Her gittiği yere azabını da birlikte götürür, azabı kendisine çok hürmet ederdi
Mukim Tahir"in hanımı uzun zamandan beri hastaydı
İnce hastalığa (verem) yakalanmıştı
Tahir, müzik meclisleri, günler süren dağ yatıları nedeniyle evini ve hanımını uzun zamandır ihmal etmekteydi
İlgisizlik nedeniyle hanımının hastalığı da gün be gün artmaktaydı
Bu minval üzere günler günleri kovalarken Mukim Tahir ve azabının bulunduğu bir müzik meclisinde, azabına, evden, Tahir"in hanımının ağırlaştığı haberi gelir
Azabı bu habere çok üzülür, birşeyden haberi olmayan Mukim Tahir"e biraz sertçe Üstad kalk eve gideceğiz" der
Bunu duyan Tahir hayretler içinde azabının yüzüne bakar
Çünkü o güne kadar değil böyle bir laf söylemek, azabı kendisine karşı konuşmaya bile çekinirmiş
Azabının böyle söylemesinden kötü birşeyler olduğunu sezer
Azabının bu münasebetsiz sözleriyle mecliste bozulmuş olmasına rağmen, azabını azarlamaz ve izin isteyerek meclisten ayrılır
Eve kadar azabı ile hiç konuşmaz
Eve geldiklerinde Mukim Tahir sertçe kapıya bir-iki vurur
İçerden iniltili bir şekilde "Kapıyı çalan kimdir, aç bakım gelen kimdir, yaram derine düştü, belki gelen hekimdir" diyen hanımının sesini duyar
Mukim Tahir o zaman hanımının çok hasta olduğunu anlar
Kendisini meclisten kaldıran azabına teşekkür ederek içeriye girer
Hanımın yanına oturur
Hanımı çok hastadır ve ölüm döşeğindedir
Birkaç gün hanımının yanında kalsa da, hanımı bir müddet sonra vefat eder
Hanımının ölümü kendisini yıkar
Hanımıyla yeteri kadar ilgilenmediği için kahrolur, fakat iş işten geçmiştir
Hanımının, yatağında inlerken, söylediği sözler Tahir"e çok tesir eder
Onu duygulandırır
Ve dilinden Kapıyı çalan kimdir / aç bakım gelen kimdir / yaram derine düştü / belki gelen hekimdir“ türküsünün ezgileri dökülmeye başlar
Kırmızı kurdela" isimli türkünün hikayesi
Mukim Tahir devrinin en ünlü sanatçısıdır
Ünü Urfa sınırlarını aşmıştır
Çevresinde s
en ve sayılan biridir
Kendisine yapılan yanlışlığı kabul etmeyen, gururuna düşkün ve asabi mizaçlı, çağrıldığı her yere gitmeyen ve gittiği yerde de çok hürmet gören biridir
Mukim Tahir bir gün program yapmak üzere Ankara Radyosu";na davet edilir
Gabardin şalvar, kırkdüğme yelek gibi mahalli kıyafetler giymiştir
Tahir"in kaytan bıyıkları da dikkat çekicidir
Elinde sazı ile Ankara Radyoevi"ne girerken, orada görevli modern giyimli bir bayan Mukim Tahir"in şalvarına ve kaytan bıyıklarına bakarak alaylı bir şekilde gülümser
Bu davranış Mukim Tahir"in canını sıkar
Stüdyoya girerken bayandan adını sorar
Bayan, adının Emine olduğunu söyleyince Mukim Tahir;
Kırmızı kurdele
Kör olasın Emine
Endim derelerine
Bilmem nerelerine
Kaytan bıyıklarımı
Sürem nerelerine
türküsünü hemen orada irticalen söyler
Türkü bitince kendisi ile alay eden bayan, hatasını anlar ve üstadın elini öperek, özür diler
Mukim Tahir bu olay karşısında irticalen bestelediği
Kırmızı kurdele" türküsünü daha sonra plağa okumuştur
Yâr içerden" hoyratının hikâyesi
Mukim Tahir çok güzel sesi olduğu, çok iyi de bağlama çaldığı için, müziğe meraklı Urfalılar onu hemen her gece bir meclise davet ederler
Kendisi de müziğe çok meraklı olduğu için davetleri kabul eder
Sıra gecelerine, asbap geceleri, dağ yatıları ve bağ evlerindeki müzik alemlerine sık sık katılır
Gittiği yerlerden çoğu kez gecenin geç vaktinde alkollü olarak eve döner
Her gece müzik alemlerine katılması, gecenin geç vakitlerinde eve gelmesi, bazen günlerce eve gelmemesi, alkol kullanması kendisine maddi olarak çok şey kaybettirir ama bir türlü bu alışkanlığından vazgeçmez
Severek evlenmiştir, hanımı kendisini, kendisi de hanımını çok sevmektedir ama hanımı, kocasının her gece geç gelmesinden çok şikâyetçidir
Kocasını sevdiği için
kaderimdir" der çeker
Günler günleri kovalayıp, kocasının her gece bu halde gelmesi, evini ihmal etmesi, hanımını çileden çıkarır, canına tak eder
Artık yeter, daha dayanamayacağım, bu gece de eve geç gelse onu içeriye almayacağım der ve kocasını beklemeye başlar
Hanımı için gece, bitmek tükenmek bilmez
Nihayet sabaha karşı bir elinde sazı, kafası çakırkeyf olan Mukim Tahir eve gelir
Kapıyı çalar
Mevsimlerden kıştır, sabaha karşı olduğundan hava çok soğuktur, ayaz vardır
Rüzgâr insanın yüzünü tırmalamaktadır
Tahir, kendini bir an önce eve atmak için kapının tokmağını birkaç kez üst üste vurur
Hanımı zaten gece boyunca uyumamıştır
Daha ilk kapı çaldığında duymuştur, ama kapının ardında bekler, hiç ses çıkarmaz
Soğuktan titremeye başlayan kocası hem kapıyı vurup hem de kapıyı aç diye bağırınca, hanımı kapının ardından ses verir Her gece bu saatlerde geliyorsun, yeter artık senden çektiğim, seni içeri almayacağım" der
Kocası "Hava çok soğuk, aç kız"dese de hanımı kararlıdır
Açmayacağım" der
Mukim Tahir, dil döker yalvarır, ama nafile
Tahir, hanımının gerçekten kapıyı açmayacağını anlayınca, kapının karşısındaki duvara sırtını verir, yüzü kapıya gelecek şekilde yere oturur
Hatasını telafi etmek için sazının tellerine yavaş yavaş dokunur, ardından elini kulağına atarak yanık sesi ile;
Yar içerden
Yar bağrım, yar içerden
Gözüm kapıda kaldı
Çıkmadı yar içerden
Hoyratını okur
Hanımı ağlamaya başlar, içi sızlar, sevdiği insanın dışarıda soğukta kalmasına gönlü razı olmaz, Tahir, bu hoyratın tekini söyle seni öyle içeri alayım" der
Mukim Tahir de kapının önünde ağlamaktadır
Tahir, elini tekrar kulağına atarak şu hoyratı okur"
Sürme beni
Çek göze sürme beni
Kapıyda kul olmuşam
Darılıp sürme beni
Hanımı artık dayanamaz, kaderine razı olur, kapıyı açar ve ağlamakta olan kocasını içeri alır
Birbirlerine sarılırlar
Bekçi Bakır (YURTSEVER)
1909 Yılında Urfa"da doğmuş, 1985 yılında vefat etmiştir
Musikiye küçük yaşlarda başlamıştır
Ustası Pehelin oğlu Ahmet Hafız"dan makamları öğrenmiştir
Hacı Nuri Hafız"dan da mevlüt okumasını öğrenmiştir
30 sene kadar mevlüthanlık yapmıştır
Bekçilik yaptığı için kendisine
Bekçi Bakır"denilmiştir
Muzaffer Sarısözen'in hazırladığı Yurtlar Sesler" programına zaman zaman çağrılmıştır
Ayrıca Radyoda çeşitli Urfa programlarına katılmıştır
TRT repertuarında derlemeleri yer almaktadır
Birçok plak yapmıştır
Bakır Yurtsever, namı diğer Bekçi Bakır kendine has üslubu, güzel ve gür sesi ile şöhreti Urfa sınırlarını aşmış, yörenin en iyi mevlit, gazel ve hoyrat okuyucularındandır
Bu özelliklerinin yanı sıra bestekâr olup Urfa halk müziğinin kaynak kişisi olarak da bilinmektedir
1908 yılında Urfa"nın Yusuf Paşa Mahallesi"nde 205 nolu hanede doğmuştur
Babası Çolakoğulları"ndan Halil, annesi ise Kısmetler ailesinden Hanım"dır
Bakır Yurtsever 6 yaşında babasını kaybetmiş, daha sonraki yıllarda annesi İsrafil isminde biri ile evlenmiştir
18 yaşına kadar üvey babasının yanında kalan Bakır Yurtsever, bir süre de üvey babasının Koyun Pazarı"ndaki bakkal dükkânında çalışmıştır
Daha sonra Emniyet Müdürlüğü"nde "bekçilik yapmaya başlamıştır
Bekçilik görevini 1932 senesinde asker oluncaya kadar devam ettirmiştir
Bu meslekten dolayı Bekçi Bakır lakabıyla tanınmıştır
Askerliğini Siirt"te Birinci Piyade Alayı"nın 9
Bölüğü"nde yapmıştır
1934"ün Nisan ayında teskere alıp geldikten sonra bekçilik görevine Urfa Emniyet Müdürlüğü bünyesinde 10 sene devam etmiştir
Sonra Gaziantep"e gitmiş ve orada da sekiz sene bekçilik yapmıştır
Daha sonra tekrar Urfa"ya dönmüş ve 1940 senesinde gardiyan olmuştur
Dört sene de gardiyanlık yaparak, Belediye Başkanı Ömer Alay zamanında, belediyeye geçmiştir
İki sene de belediye zabıta memuru olarak çalıştıktan sonra, İl YSE Müdürlüğü bünyesine geçmiş ve orada da yedi sene bekçilik yaptıktan sonra, yaş haddinden 1975 yılı mart ayında emekli olmuştur
Yaşadığı şehri ve yurdunu çok sevdiğinden, soyadı kanunu çıktığında ısrarla Yurtsever soyadını seçmiştir
Bakır Yurtsever, Rukiye hanımla evli olup altısı kız, dördü erkek on çocuk babasıdır
Çocuklarının isimleri ise Halil, Zeki, Ulviye, İsmet, Zekiye, Osman, Nimet, Hikmet, Yeter ve Mehmet Ramazan"dır
Dostları ve yakınları Bekçi Bakır"ın zeki ve çok çalışkan; esprili, hoşgörülü, mütevazı, yardımsever ve duygusal biri olduğunu söylemektedirler
Bekçi Bakır okumaya çok hevesli olmasına rağmen okula gidememiş, bu nedenle çocuklarının okuması için çok gayret sarf etmiştir
Bekçi Bakır, ilkokulu dışarıdan bitirmiş olmasına rağmen Arapça, Farsça ve Kürtçe"yi çok iyi bilirdi
Urfa müziğinin bu günlere gelmesinde büyük katkıları olan Bakır Yurtsever 09
06
1985 tarihinde vefat etmiştir
Şanlıurfa"da, Bediüzzaman Aile Mezarlığı"na defnedilmiştir
MÜZİK HAYATI
Bakır Yurtsever, müziğe küçük yaşlarda başlamıştır
Ustası Pehe"in oğlu, Pazar Camii müezzini Ahmet Hafız"dır
Ustası iki gözden âmâ olup musikiye vakıf ve her türlü makamı bilen biridir
Bakır Yurtsever Kuran-ı Kerim"i ve bütün makamları bu ustasından öğrenmiştir
Urfa"nın meşhur gazelhan ve mevlithanı Hacı Nuri Hafız"dan mevlit okumasını öğrenmiş ve onunla birlikte sekiz sene mevlitlere gitmiştir
Mevlitlerde Hacı Nuri Hafız"ın zâkirliğini yapmıştır
Daha sonra ustasının müsaadesi ile mevlit okumaya başlamış ve 30 sene kadar da mevlithanlık yapmıştır
Urfa"da kışın sıra gecelerine, yazın bağ ve bahçelere, bahar aylarında ise dağ yatısı"na gidilir
Bu yerlerde ustalardan oluşan musiki meclislerinde saatler süren fasıllar geçilir
Bakır Yurtsever de bu musiki meclislerine sık sık katılmıştır
Zamanın meşhur ustaları Damburacı Derviş, Mukım Tahir, Kel Hamza, Karaköprülü İsmail, Tenekeci Mahmut, Marangoz Halil, Muallim Cevdet Bey gibi usta sanatkârlarla meşk yapmıştır
Bekçi Bakır, müziğe vakıf biri olup makam ve usule riayet etmeyenlere çok kızardı
Ezan okurken makamı beceremeyen bir müezzin duysa gider, onu uygun bir şekilde uyarıp örnek verirdi
Bazen ezan okuduğunda birçok insanın duygulanarak ağladığı anlatılmaktadır
Cuma günleri gittiği camide ezandan önce sela okurdu
Dini yönden de kendisini son derece yetiştirmiş olan Bakır Yurtsever, hafızdı
Kuran-ı Kerim"i çok güzel okur ve Türkçe açıklamasını yapardı
Halk müziği, sanat müziği ve tasavvuf müziğini de ileri düzeyde bilirdi
Mani, hoyrat, gazel, türkü, şarkı ve ilahi repertuarı çok genişti
Çok güzel def çalar, tarağa sigara kağıdı takarak mey" sesi çıkarır, okuyuculara eşlik ederdi
Sesini çok iyi kullanabilirdi, taklit yeteneği vardı, hayvan seslerini ve tanınmış kişilerin seslerini çok iyi taklit edebilirdi
Urfa ve yurdun birçok yerinde konser programlarına davet edilirdi
Her yıl 11 Nisan"da Urfa kurtuluşu ile ilgili düzenlenen TRT"nin Radyo programlarına ve Halkevi konserlerine katılırdı
Bekçi Bakır, Ankara Radyo Evi"nde Muzaffer Sarısözen"in hazırladığı Yurttan Sesler programı ile Diyarbakır Radyosu"nca hazırlanan programlara katılmıştır
Muzaffer Sarısözen, kaynak kişi olarak Bakır Yurtsever"den Urfa türkülerini derlemiş ve TRT Türk Halk Müziği arşivine kazandırmıştır
1976 yılında da Milli Folklor Araştırma Dairesi (MİFAD)nin Yaşar Doruk başkanlığında Şanlıurfa"da yaptığı derleme çalışmalarında Bekçi Bakır"dan kaynak kişi olarak derlemeler yapılmıştır
Bu derlemelerin bir kısmı daha sonra Urfa"dan Derlenmiş Türküler ve Oyun Havaları adlı kitapta yayımlanmıştır
Bekçi Bakır"ın, plak kayıtlarının yanısıra birçok mahalli kasete de ses kayıtları yapılmıştır
Özellikle Abdullah Uyanık tarafından Galeri Müzik Bant Stüdyosu"nda kaydedilen üç kaseti sevenleri tarafından zevkle dinlenmektedir
En büyük oğlu Halil Yurtsever"in de sesi güzel olup "Fırat köprüsünden ile Öt bülbül yar dağıdır parçalarını 1970 yılında Yakışan Plak"a okumuştur
Bekçi Bakır"ın, sesi güzel olduğu kadar, sesinin volümü de yüksek ve tizdir
Bu nedenle konserlerde okurken mikrofon kullanmamıştır
İstanbul"da plak"a okurken, sesinin yüksekliğinden mikrofonun bozulduğu söylenir
Bu nedenle okurken mikrofona doğru değil, yüzünü ters tarafa döndürüp okuturlarmış
Araştırmacı Halil Binbaşıoğlu, Bekçi Bakır"ın sesinin yüksekliği ile ilgili dinlediği bir anekdotu şöyle anlatıyor Muzaffer Sarısözen, konser vermek üzere gelen Bekçi Bakır ve ekibini dinlerken Bekçi Bakır"ın sesinin yüksekliği dikkatini çekiyor
Ona Sen ekipten 5-6 metre arkada dur, sesin diğerlerini bastırıyor
Senin sesinden iyi bir tren düdüğü olur, ben hayatımda böyle yüksek bir ses duymadım demiş
Hoyrat okuma tavrı ve gırtlak nağmeleri nevi şahsına münhasır"dır
Okuma tavrı yönünden birçok sanatçıyı etkilemiştir
İzzet Altınmeşe, Selahattin Alpay, Kubilay Dökmetaş gibi birçok halk müziği sanatçısı uzun havaları, onun tavrında okumaktadırlar
Hayatı boyunca yörenin bütün sanatçılarına gerek eser, gerek bilgi yönünden her türlü desteği vermiştir
Urfa"ya gelen sanatçılar kendisini evinde ziyaret eder, yeni parçalar alır, sesini dinlerdi
Selahattin Alpay, İzzet Altınmeşe, daha önceleri Nurettin Dadaloğlu, Ramazan Şenses, Nuri Sesigüzel, Saniye Can bunlardan bir kaçıdır
Kendisinin derlediği birçok parçayı değişik sanatçılar çeşitli dönemlerde plak veya kasetlerinde okumuşlardır
Mahmut Tuncer, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Selahattin Alpay, İzzet Altınmeşe, Mahsun Kırmızıgül, Nuri Sesigüzel bunlardan ilk akla gelenlerdir
Bekçi Bakır ustasına hizmet etmeyenlere, eserlerin sözlerini doğru okumayanlara çok kızardı
1980 yılında Abuzer Akbıyık"ın kendisi ile yaptığı derleme çalışmasında Şu anda hoyrat okuyanların birçoğu hoyrat okumasının bilmiyor, makamı bilmiyor, bilene de sormuyor, eline mikrofonu alan sahneye fırlıyor diyerek, bazı okuyuculara kızgınlığını dile getirmiştir
Hafızası kuvvetli olduğundan yüzlerce hoyrat sözünü arka arkaya okuyabilen biridir
Yine aynı sohbette Ben bu yaşımda okuyanlarla yarışa hazırım
Abide"den çıkalım Aynzeliha"ya kadar her adımda bir hoyrat okuyalım, kendine güvenen varsa çıksın" demiştir
Bekçi Bakır"ın plakları ve konserleriyle ünü bütün yurt çapında yayılmıştır
Hemen hemen Türkiye" nin birçok yerini gezerek, o yörenin sanatçılarıyla bir araya gelerek müzik bilgisini ve repertuarını alabildiğince zenginleştirmiştir
Malatya, Elazığ, Diyarbakır, Gaziantep sık sık davetli olarak gittiği yerlerdir
Diyarbakırlı Celal Güzelses"le birçok müzik meclisinde bulunmuştur
BAKIR YURTSEVER İÇİN SÖYLENENLER
Siirt"te askerliğini yaparken, Mustafa Kemal Atatürk sesini dinlemiştir
Atatürk, Bakır Yurtsever"in uzun hava ve hoyratlarından çok etkilenerek Yaşşa, varol Urfalı" diyerek kendisini taltif etmiştir
Aşık Veysel"le bir sohbette bir araya gelmiş, karşılıklı söyleşmişler; Bakır Yurtsever"in söylediği parçalardan Aşık Veysel çok duygulanarak gözyaşlarını tutamamıştır
Bekçi Bakır bir konser sırasında Zeki Müren"le tanışır, sesini dinletir
Onu dinleyen Zeki Müren hayretler içinde kalır
Bakır amca bu ses bende olsa on tane Zeki Müren ederim" der
Elazığlı ünlü okuyucu Paşa Demirbağ, sık sık Elazığ"a gelen ve müzik meclislerine katılan Bekçi Bakır"ı yakından tanımaktadır
Paşa Demirbağ, Bekçi Bakır için, böyle bir ses bir daha zor çıkar demiştir
Urfalı gazelhan Yusuf Bilgin; Bekçi Bakır"ı anlatırken Sesi çok yüksek ve gırtlak nağmeleri meşhurdu
1934-35 yıllarında Urfa"da Halkevi vardı ve Mukim Tahir gibi Urfalı meşhur okuyucular her hafta bir konser verirlerdi, Bekçi Bakır da bunlarla birlikte konser verirdi
25 makamdan gazel ve hoyrat okuyabilirdi, ses tonu çok yüksek olduğu ve makamları iyi bildiği için en dik ve okunması zor olan parçaları Bekçi Bakır"a okuturlardı demiştir
PLAKLARI VE TRT REPERTUARINA KAZANDIRDIĞI ESERLER
Bekçi Bakır"ın plak ve diğer ses kayıtlarıyla ilgi TRT, HAGEM, Milli Kütüphane, Kalan Müzik gibi kurum ve kuruluşların ses arşivleri, Halil Binbaşıoğlu"nun ses ve video arşivi, M
Ramazan Yurtsever, Abdullah Uyanık, Mustafa Şahin, Mehmet Topaç, Abuzer Akbıyık, Münevver Özdemir, Musa Kaldı, Tahir Gümüş"ün ses arşivi ve Kubilay Dökmetaş, Rıfat Kaya"nın plak arşivinden istifade edilerek Bakır Yutsever"in okuduğu parçalar tespit edilmeye çalışılmıştır
Bekçi Bakır 40 civarında plak yapmıştır
Mahalli bantlarda ise yüzlerce türkü, gazel ve hoyrat okumuştur
Okuduğu eserlerin hangilerinin söz-müzik olarak kendisine ait olduğu, hangilerinin anonim eser olduğunun tespiti çok kapsamlı bir çalışmayı gerektiren konudur
Çeşitli çalışmalara kaynak olması bakımından ulaşabildiğimiz plak kayıtları ve TRT repertuarına dayanarak aşağıdaki listeyi hazırlamış bulunmaktayız
1980 yılında Abuzer Akbıyık, Bakır Yurtsever"le yaptığı derleme çalışmasında Bekçi Bakır: Ordumuz gitti Muş"a dayandı türküsünü okuduğum ilk plağımı 1928 yılında Odeon firmasına yaptım"demiştir
Böylece Bekçi Bakır"ın ilk plağını 1928 yılında yaptığını öğreniyoruz
Buradan bir atlı geçti uzun havasının hikayesi
Bakır Yurtseveri yurt çapında üne kavuşturan eserlerden biri Buradan bir atlı geçti"adlı uzun havadır
Söz ve müziği kendisine ait olan bu eser; çok sevdiği kızının ölümü ve ardından hanımının hastalığı ile dert üstüne dert eklenen bir babanın çaresizliğinin öyküsüdür
II
Dünya savaşı yılları, halk büyük sıkıntılar yaşamaktadır
Moral bozukluğu had safhadadır
Bu sıkıntılar yetmezmiş gibi Bekçi Bakır"ın çok sevdiği ikinci çocuğu çok hastadır
8 yaşındaki kız çocuğu ateşli bir hastalığa yakalanmış, gün geçtikçe kötüleşmektedir
Biricik yavrusu gözleri önünde gün be gün erimektedir
Baba ise çaresizdir
Günün şartlarında yapılan tedaviler sonuç vermez ve biricik kızı vefat eder
Zaten duygusal ve içe dönük bir yapısı vardır Bekçi Bakır"ın
Kızının ölümüne çok üzülür, sonsuz kederlenir
Bu yetmezmiş gibi hanımı da hastalanır
Artık iç dünyası gittikçe kararmıştır
Ne yapacağını bilemez
Saatlerce kahvehanede oturup düşüncelere dalmaktadır
Yine böyle bir günde, kahvenin önünde oturmuş, dalgın dalgın çayını yudumlamaktadır
O sırada yoldan bir atlı geçer
Atın üzerindeki adam çok mahzun biridir
Üstü başı çok perişandır
Kahvede oturmakta olan Bekçi Bakır"ı görünce daha da mahzunlaşır, boynunu büküp gider
Sanki o da anlamıştır Bekçi Bakır"ın içindeki derdini
Zaten çok üzgün olan Bekçi Bakır, bu birkaç dakikalık olaydan çok etkilenir
Ağzından, Buradan bir atlı geçti / yarama baktı geçti"uzun havasının sözleri dökülür
Bakır Yurtsever, daha sonra bu eserini plağa okur
Çok s
en bu eser, o günden bu güne söylenmektedir
Bekçi Bakır"ın vasiyeti üzerine, bu uzun havanın ikinci dörtlüğü mezar taşına yazılmıştır
Buradan bir atlı geçti
Yarama baktı geçti
Tabip yaramı elleme
Yaramın vakti geçti
Kurbanam her gelene
Zülfünden ter gelene
Mezarımı yüce yapın
Yavrularım gele gölgelene


Kel Hamza (ŞENSES)
1904 yılında Urfa"da doğmuştur
1942 yılında vefat etmiştir
Tanburacıoğulları"ndandır
Ses sanatkârı ve bestekârıdır
Müziğe üç telli saz çalarak başlamış, bilahare tambur ve cümbüş
çalmasını öğrenmiştir
Sesi çok dik, temiz ve etkileyicidir
Mukkim Tahir'le aynı dönemlerde yaşamıştır
Şanlıurfa'da Halkevi sahnesinde ve Anzelha gazinolarında programlar yapmıştır
Bir müddet de İstanbul sahnelerinde çalışmıştır
Çok temiz giyinen ve modern görünüşlü bir kişiydi
Taş plağa okuduğu eserleri Kışlalar dolu bugün"Aşkın ne derin yaralar açtı ciğerimde"
Ne hoş olur mapushana havası" Kız adın Fatma güzel Nazmiyem gel beni yakma Adanalı esmer olur can yakar"
Duman duman olmuş karşıki dağlar
Urfa"da son yüzyılda, ilk akla ses sanatçılarından biri Hamza Şenses"tir
Genç yaşında saçı döküldüğü için Kel Hamza lakabıyla tanınır, plaklarda ise Urfalı Hamza Şenses olarak geçmektedir
Hamza Şenses , 1904 yıllında Urfa"da, Büyükyol"da bulunan Vali Fuat Caddesi, Hilal Sokak"ta 21 nolu evde doğmuştur
Lakapları Hacı Hamolar"dır
Anne tarafından Tanburacıoğulları"ndandır
Kürkçülük yapan babasının ismi Mustafa, annesinin ismi ise Zeliha"dır
Ailenin iki çocuğundan biridir
Kardeşinin ismi ise İbrahim Halil"dir
Kürkçülük yapmakta olan kardeşi 1968 yılında vefat etmiştir
Hanım" isminde dayısı kızı ile evlenmiştir
Eşi Hanım, 1978 yılında vefat etmiştir
Hayriye, Zeliha ve Türkan isminde üç kızları olmuştur
kızları Türkan küçük yaşta vefat etmiştir
Ses sanatkârı ve bestekâr olan Hamza Şenses, 1939 yılında Urfa"da Nacar Pazarı üstünde bulunan Çardaklı Kahve"den düşerek vefat etmiştir
Mezarı Bedi-üz zaman Mezarlığı"nda Hızmalı Köprü"nün karşısındadır
MÜZİK HAYATI
Hamza Şenses, herhangi bir okula gitmemiş, ama meraklı olduğu için okuma yazmayı kendi kendine öğrenmiştir
Genç yaşından itibaren şiirler yazmış ve besteler yapmıştır
Hamza Şenses"in esas mesleği keçecilik"tir
Keçecilik yaparken sesi güzel olduğu için kendi kendine türkü hoyrat söylermiş
Hoyrat okuduğu bir sırada, ustası ve arkadaşları Hamza, sesin güzel, niye plağa okumuyorsun demişler
O zamanın Urfa"sında keyf için müzik yapılıyor, para karşılığı çalmak-söylemek, ayıp sayıldığından, Hamza düşünüp taşınıyor, gidip dayılarına durumu anlatıyor
Onlardan müsaade alıyor
Dayıları da yetimsin, ihtiyacın vardır, sesin de güzel, sen bilirsin deyince, çeşitli yerlerde okumaya başlıyor
Halk tarafından s
ip takdir edilmeye başlanınca plak yapmaya gidiyor
Plağı çıkınca artık ünü Urfa sınırlarını aşıyor ve Urfa dışından da gazinolarda çalışmak üzere teklifler almaya başlıyor
Böylece vefat ettiği tarihe kadar gerek Urfa"da, gerekse birçok vilayette çeşitli müzik meclislerine, konserlere katılıyor ve gazinolarda ses sanatkârı olarak çalışıyor
Bağlama, tambur ve cümbüş çalmasını bilen Hamza Şenses, Urfa"nın ünlü ses sanatkârı Mukım Tahir'le aynı dönemlerde yaşamıştır
Şanlıurfa'da Çardaklı Kahve ve Aynzeliha Gazinosu"nda programlar yapmıştır
Bir müddet de Diyarbakır, Gaziantep, Adana ve İstanbul sahnelerinde çalışmıştır
Hamza Şenses, Urfa sıra geceleri, dağ yatıları, asbap gecelerindeki müzik meclislerine katılmış, devrin müzik ustalarıyla meşk etmiştir
11 Nisan Urfa"nın düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle düzenlenen gecelere katılıp radyo programları yapmıştır
Urfa Halkevi müzik grubu ile yıllarca sahneye çıkmış, sayısız konserler vermiştir
Hamza Şenses"in altı plak kaydı bulunmaktadır
Adam ağladan oldum, Aşkın ne derin yâreler açtı ciğerimde, Diyarbakır bu mudur, Kışlalar doldu bugün , Nere gidim kardaş nerem var, Ne hoş olur mahpushane havası,Urfa dağlarında gezdiğim çağlar gibi türkü ve uzun havalar kaynak kişi olarak Hamza Şenses"ten derlenerek TRT repertuarına alınmıştır
Hamza Şenses"in sesi çok güzel olup güçlü ve yanıktır
Bilhassa hoyrat ve gazelleri çok güzel okumuş ve dinleyenleri etkilemiştir
Sesi o kadar çok yüksekmiş ki, gece Urfa Kalesi"nde okuduğunda, 6-7 kilometre mesafedeki Karaköprü"de sesi duyulurmuş
Plaklara okuduğu uzun havaları, kendine has tavırla okumuştur
Günümüzde birçok sanatçı bu uzun havaları, Hamza Şenses"in okuduğu şekilde okumaktadır
Hamza Şenses; titiz bir insandır, temiz giyinmeyi sever, devamlı başında fötr şapka, takım elbise giyer, kravat takar
Urfa"nın 1930-40"lı yıllarına göre çok modern giyinen biridir
Çok kibar ve duygusal biri olan Hamza Şenses, çocuklarına çok düşkündür
Onlarla sohbet etmeyi, şakalaşmayı, onlara hediye almayı sever
Annesi ile kıra giden kızı Türkan"ın, kayadan düşerek beyin kanaması geçirmesi, yıllarca hasta yatması ve neticede ölümü, Hamza Şenses"e bu nedenle çok tesir etmiştir
Çok sevdiği kızının ölümü üzerine Aşkın ne derin yareler açtı ciğerimde/Bir makbere döndü koca dünya nezerimde sözleriyle başlayan uzun havayı bestelemiştir
Az sayıda plak yapmış olmasına rağmen sesi ile yurt çapında tanınmış, devrinin en ünlü okuyucularından biridir
ÇARDAKLI KAHVE"DEN DÜŞÜP ÖLMESİ
Hamza Şenses,1940"lı yıllarda Urfa"nın içkili ve müzikli yeri olan ve Herrane Kedosu"nun işlettiği Çardaklı Kahve"de haftanın birkaç günü program yapmaktadır
Programı olmadığı bir gece Hamza"nın evde canı sıkılır
Çalıştığı Çardaklı Kahve"ye gitmek üzere giyinir
Kızı Zeliha"yı yanına çağırır Kızım ben gidiyorum bir diyeceğin var mı"; diye sorar
Boynunu göstererek Beni buradan öp, beni kokla, baba kokusu buradan gelir diyerek, kendisi de kızını öper ve evden ayrılır
Çalıştığı yere gelip uygun bir masaya oturur
Yiyeceğini içeceğini söyler
Bu sırada başka masada oturanlar Hamza biliyoruz izinlisin ama sen olmadan olmuyor
Çık bizim için birkaç eser oku derler
Hamza da Madem ısrar ediyorsunuz, çıkıp sizin için bir tane okuyayım der
Sahneye çıkıp bir türkü okur
Sahneden inerken orada bulunanlardan biri kendisini ısrarla masaya davet eder
O, teşekkür ederek kendi masasına yönelir
Çağrılan masaya gitmediği için o masadakiler kendi arasında tartışmaya başlar
O masada oturanlardan biri Bu Hamza da kendini çok beğenmiş, tenezzül edip masamıza gelmedi der, öbürü de Hamza benim arkadaşım, arkadaşıma laf söyleyemezsin diye cevap verir
Tartışma kavgaya dönüşür
Hamza onların yanına gelip, ;Ayıptır, arkadaşsınız, niye kavga ediyorsunuz, yiyin için güzel güzel evinize gidin" der
Mevsim kış ve her taraf karlıdır
Masada oturanlardan biri: Zaten kavga senin yüzünden çıktı, yürü git" deyip Hamza"yı iter
Çardaklı Kahve"nin de etrafı ince tel örgü ile kaplıdır
Alkol de almış olan Hamza, itelemenin tesiri ile ince tel örgünün üzerine düşer, tel örgü yıkılır, Hamza, birinci katta bulunan Çardaklı Kahve"den, Nacar Pazarı"nın içine düşer
Düşerken kafası nacarların önünde bulunan kütüğe çarpar
Kahvede bulunanlar Hamza"nın aşağıya düştüğünü görünce kaçarlar
Gece devriyesinde gezmekte olan bekçiler, onu boylu boyunca uzanmış görürler, sarhoş sanıp, kaldırıp eve getirirler
Annesine Bu çok sarhoş, bunu yatırın derler
Annesi, oğlunun başını yastığa koyarken eline kan gelir
Oğlumun kafası kırılmış, ne oldu, nerden düştü? diye sorduğunda, Zaptiyeler Herrane Kedosu"nun kahvesinden düşmüş"derler
Aradan iki üç saat geçtikten sonra Hamza ayılmaz, bunun üzerine hastaneye götürürler
Hamza kafası üzerine düştüğü için beyin kanaması geçirmiştir
Onu hemen ameliyata alırlar, fakat kafasındaki darbe ağır olduğu için kurtulamaz ve vefat eder
TÜRKÜ VE UZUN HAVALARININ HİKÂYESİ
Hamza Şenses hayatı boyunca ayrılık, yokluk, evlat acısı gibi birçok sıkıntılar çekmiştir
Bu nedenle eserlerinin hemen hepsinin birer hüzünlü hikâyesi vardır
Kışlalar doldu bugün"ve "Diyarbakır bu mudur"eserlerini ayrılık üzerine, "Urfa dağlarında gezdiğim çağlar" uzun havasını ise vurulup öldürülen dayısı Ali"nin üstüne, Aşkın ne derin yâreler açtı"uzun havasını çocuk yaşta ölen çok sevdiği kızı Türkân için, Adanalı esmer olur yan bakar" türküsünü de Adanalı bir arkadaşının üstüne bestelemiştir
Kışlalar doldu bugün" uzun havasının hikâyesi
Hamza Şenses"in kardeşi İbrahim, Diyarbakır"da askerdir
Eskiden askerlik süresi şimdiki gibi olmayıp 3-4 yıl sürer, savaş dönemlerinde daha fazla sürdüğü de olurdu
İşte, Hamza, uzun zamandan beri askerliğini yapmakta olan kardeşi İbrahim"i özlemiştir
Onu görmek için Diyarbakır"a gider ve kardeşinin askerlik yaptığı tabur"un nizamiyesine varır
Nizamiyede olan yetkililer Kardeşiniz görevde, görüşmeye çağıramayız" derler
Uzak yoldan geldiğini, birkaç dakika bile olsa kardeşini görmek istediğini söylese de orada bulunanlar yasaktır" deyip kabul etmezler
Bunun üzerine tabur komutanıyla görüşmek istediğini söyler, zor bela tabur komutanıyla görüştürülür
Tabur komutanı babacan tavırlı birisidir
Onu iyi karşılar
Bunun üzerine Hamza Şenses, kendini tanıtır
Uzun yoldan geldiğini, kardeşini görmek istediğini söyler
Tabur komutanı da müziğe meraklıdır ve Hamza Şenses"in ismini önceden duymuştur
Bu nedenle kendisine çay, kahve ikram edip ağırlar
Kardeşi İbrahim"i odasına çağırtıp görüştürür
Görüşme biterken Tabur komutanı Hamza Şenses"e,Buraya kadar gelmişken bir gece yapalım" der
O da kabul edince, taburdakilere güzel bir gece yapılır
Hamza Şenses, kardeşi İbrahim"den ayrılmanın üzüntüsü ile o gecede;
Kışlalar doldu bugün
Doldu boşaldı bugün
Gel kardaş görüşelim
Ayrılık oldu bugün
Naçar eliden vah vah yâr yâr
Geceler yârim oldu
Ağlamak kârım oldu
Her dertten yıkılmazdım
Sebebim zalim oldu
Garib eliden vah vah yâr yâr
bestesini yapar ve orada bulunanlara okur
Çok s
en bu eserini daha sonra plağa okuyarak ölümsüzleştirir
Diyarbakır bu mudur" türküsünün hikâyesi
Urfalı Hamza Şenses"in ayrılık üzerine yaktığı en güzel türkülerinden biridir
Hamza Şenses, Urfa"nın meşhur ses sanatkarlarından biridir
Taş plak yapınca ünü bütün yurt çapına yayılır
Bunun üzerine esas mesleği olan keçeciliği bırakarak, artık ses sanatçılığı ile geçimini temin etmeye başlar
Urfa"da, Aynzeliha Gazinosu, Çardaklı Kahve gibi müzikli yerlerde çalışır
Zaman zaman da Gaziantep"e, Adana"ya gidip oradaki gazinolarda çalışır
Sık sık gittiği yerlerden biri de Diyarbakır"dır
Diyarbakırlılar Hamza Şenses"i çok sever
Diyarbakırlı meşhur ses sanatkârı Celal Güzelses de Hamza"nın en yakın arkadaşlarından biridir
Hamza Şenses, davet üzerine birkaç gün çalışmak üzere Diyarbakır"a gider
Fakat ısrarlı talepler üzerine programını birkaç kez uzatır ve böylece uzunca bir süre Diyarbakır"da kalır
Birkaç günlüğüne gidip, bir aydan fazla kalan Hamza"dan bir haber alamayan ailesi meraklanır
Babasını çok seven kızı, babasına, hem özlemini hem de endişesini dile getiren bir mektup yazarak gönderir
Mektubunun sonuna da şu dörtlüğü yazar Diyarbekir bu mudur, testi dolu su mudur, gittin ki tez gelesin, tez geldiğin bu mudur" Hamza Şenses, kızının mektubunu ve sonundaki mısraları okuyunca, içine ayrılık ateşi düşer, eşine ve çocuklarına özlemini mısralara dökerek adeta kızına cevap verir
Diyarbakır dört köşe, içinde billur şişe, Allah sabırlar versin, yarından ayrılmışaGurbette ayrılık hasreti ile kızının yazdığı ve kendisinin kızına karşılık yazdığı mısraları beste haline getirip daha sonra plağa okur
O günden bu güne bu türkü s
erek söylenmektedir
Diyarbekir bu mudur elleri kınalı
Desti dolu su mudur gözleri sürmeli
Gittin ki tez gelesin elleri kınalı
Tez geldiğin bu mudur elleri kınalı
Diyarbekir dört köşe elleri kınalı
İçinde billur şişe gözleri sürmeli
Allah sabırlar versin elleri kınalı
Yarinden ayrılmışa gözleri sürmeli
PLAKLAR VE TRT ARŞİVİNDEKİ ESERLER
1
Adanalı esmer olur yan bakar
Plak-Sahibinin Sesi
2
Adam ağladan oldum
TRT THM Rep no:5, Derleyen: Abuzer Akbıyık-Bakır Karadağlı
3
Aşkın ne derin yâreler açtı ciğerimde
Plak-Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 49 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
4
Aya bak yıldıza bak (Leylam leylam)
Plak-Sahibinin Sesi
5
Ay doğar aşmak ister (Nazmiye Türküsü)
Plak-Sahibinin Sesi
6
Diyarbakır bu mudur
Plak-Sahibinin Sesi-AX2139
TRT THM Rep no: 1761 Derleyen ve Notalayan: Nida Tüfekçi
7
Duman duman olmuş karşıki dağlar
Plak-Sahibinin Sesi
8
Kız adın Fatma güzel
Plak-Sahibinin Sesi
9
Kışlalar doldu bugün (Urfa beşiri hoyratı)
Plak-Sahibinin Sesi-AX2139
TRT THM Rep no: 287 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
10
Mendil bağlarım yandan (Öpmeye de kıyamadım)
Plak-Sahibinin Sesi
11
Nere gidim kardaş nerem var
TRT THM Rep no: 316 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
12
Ne hoş olur mahpushane havası (Mahpushane Türküsü)
Plak-Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 312 Derleyen: Bakır Karadağlı
13
Urfa dağlarında gezdiğim çağlar (Urfalı Ali Türküsü)
Plak Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 362 Derleyen: Muzaffer Sarısözen
14
Kırmızı gül goncasını
Plak-Sahibinin Sesi
Dipnotlar:
* Şanlıurfa Nüfus Müdürlüğü"ndeki Kaydı; Adı soyadı: Hamza Şenses, T
C No: 6051401840, Baba adı: Mustafa:, Ana adı: Zeliha, Doğum Yeri ve Tarihi: Urfa-1320, Medeni hali ve Dini: Evli-İslam, Tescil Tarihi: 24/02/1320, Ölümü:01
01
1939
* Hamza Şenses"in Türkan ismindeki kızı, nüfus kayıtlarında görülmemektedir
Torunu Hamza Ece"nin ifadesine göre Hamza Şenses"in Türkan isminde bir kızları olmuş, Türkan çocuk yaşında öldüğünden nüfus kayıtlarına geçmemiştir
* Nacar Pazarı: Şanlıurfa"da Akarbaşı mevkii"nde yer alan marangozların bulunduğu çarşı
*Kışlalar doldu bugün"ve Diyarbekir bu mudurtürkülerinin hikayesi Abuzer Akbıyık tarafından, Hamza Şenses"in torunu Hamza Ece"den derlenmiştir
1900 yılında Urfa'da doğdu
Ailece sevilen ve sözleri geçen varlıklı bir aileye mensuptu
Küçük yaşlarda bolluk ve varlık içinde büyüdü, ömrünün son döneminde yoksul düştü
1945 yılında Zonguldak"a bağlı Yenice İlçesi"nde vefat etti
Okuduğu gazel, hoyrat ve türkülerinde Urfa şivesini en mükemmel bir şekilde kullandı
Bağlamayı ve darbukayı çok iyi çalardı
yaptığı derleme çalışmalarında, kendisinden kaynak kişi olarak istifade etmiştir
1944 yılında 35 kişilik bir ekiple Türkiye'de konser turnesine çıkmıştır
Taş plağa okuduğu eserleri"Ayağında kundura
Kapıyı çalan kimdir Elleri pambuğ
Kırmızı kurdele Hüsnün senin ey dilber nadide kamer mi"dir
1900 yılında Urfa'nın Bıçakçı Mahallesi"nde doğan Tahir Oturan , Nevai Aşireti"nin Büyükhatipoğlu sülalesindendir
Mukim Tahir, memlekette s
Mukim Tahir; ilk evliliğini İshakoğullarından Fatma hanımla yapmıştır, hanımının ölümü üzerine Zeliha Hanımla evlenmiştir
Mukim Tahir, güzel giyinen, iri yapılı, uzun boylu, kaytan bıyıklı, esmer ve çok yakışıklı biridir
Arazi anlaşmazlığı yüzünden bir arkadaşı ile birlikte amcasını öldürür
Hapse girmesi ve hanımının ölümünden sonra yaşantısı bozulur, sefahete dalar
Yapacağı bir meslek olmadığı için çok perişan bir hale düşer
Mukim Tahir 1946 yılında Zonguldak"ın Yenice İlçesi"nde vefat etmiş ve cenazesi orada defnedilmiştir
URFA"DAN AYRILIŞI VE HAZİN ÖLÜMÜ
Mukim Tahir, zengin iken fakirliğe düşmesini bir türlü içine sindiremez ve bu halinden çok sıkılır
Mukim Tahir"den önce Yenice"ye çalışmaya giden Urfalı Köşker Hacı Mustafa Nacar, Mukim Tahir için "Onun yaşantısı kadar ölümü de hazin oldu" deyip şunları anlatmıştır: "Biz Zonguldak'ın Yenice Nahyesi"nin Cebeci mevkiinde bulunan bir köyde, tren yolu işinde çalışmaya gittik, Mukim Tahir de bizden iki üç gün sonra oraya çalışmak üzere sazıyla birlikte geldi
İşte, "Ayağında kundura" türküsü gibi meşhur birçok türkünün bestekârı Mukim Tahir"in gömüldüğü yer-bugün için- bilinmediğinden mezarı kayıptır
Bu konudaki çalışmalarımızı duyan Urfalı Doktor Mehmet Işık, 1980"li yıllarda Zonguldak"ta görev yaptığını, bu sırada evsahibinin bir yakınının öldüğünü ve bu nedenle Zonguldak aile mezarlığına gittiğini, mezarlıkta törenin bitmesini beklerken üzerinde Urfalı Mukim Tahir yazan mezar taşını gördüğünü bize nakletti
Vaktiyle zengin ve ünlü bir sanatçı iken, yaşadığı bir sürü talihsiz olay nedeniyle fakir düşen, sıkıntılı günler yaşayan Mukim Tahir, mezarının yeri bile bilinmeyen, "ünlü" fakat garip sanatçı olarak müzik tarihine geçmiştir
MÜZİK HAYATI
Mukim Tahir Urfa"nın yetiştirmiş olduğu en ünlü ses sanatkârlarından biridir
Mukim Tahir"le takım kuran ve onunla yıllarca müzik meclislerine katılan Tenekeci Mahmut Güzelgöz, Mukim Tahir'in müzik hayatı ile şu bilgileri vermektedir: "Mukim Tahir küçük yaşlarda müziğe merak sardı, babasının varlıklı olmasından dolayı bir çok hocadan ders aldı
Mukim Tahir, dönemin meşhur okuyucuları Damburacı Derviş, Hacı Nuri Hafız, Kel Hamza, Bekçi Bakır, Topal Abe, Marangoz Mehmet, Kanuni Ayıbo, Kurrik Mahey, Vaveyli Mustafa Çavuş gibi ustalarla birçok müzik meclislerinde bulunmuştur
Eskiden Urfa müzik meclislerinde, çoğu zaman akşamdan oturulup sabah ezanına kadar musiki icra edilirdi
Sesinin güzelliğinin ünü yurdun bir çok yöresinden de duyulmuştu
1938 yılında Urfa Türkülerini derlemeye gelen Muzaffer Sarısözen grubundaki heyet Mukim Tahir başta olmak üzere birçok Urfalı"dan türküler derlemiştir
1943 yılında Ankara Radyosu"ndaki konserinden ve ayrıca hususi gecelerde verdiği konserden sonra gazeteler kendisinden sitayişle bahsetmişlerdir
Ankara"daki bir Urfa gecesinin ardından; uzun boylu, iri yarı ve çok yakışıklı olan Mukim Tahir"i anlatan bir gazete "Mukim Tahir, Birinci Cihan Harbi";nde Çanakkale ve Galiçya"da gördüğümüz Urfalı amca ve dayıların ta kendisi idi" diyerek bahsetmiştir
1944 yılında otuz kişilik bir ekiple Türkiye turuna konserler vermek için çıkmış, Ankara Radyosunda bir konser verdikten sonra İstanbul"a gelmiş, orada 15 gün Tepebaşı Gazinosu"nda gittiği heyetle beraber konserler vermiştir
Günümüzün birçok sanatkârı Mukim Tahir"in eserlerini okumuşlardır
1935 yılında Halkevi Bando şefi olan Osman Özsoy, Mukim Tahir'in birçok müzik meclislerinde bulunmuş ve onu yakinen tanımaktadır
Hakikaten eserleriyle, bağlama çalmasıyla, sesiyle ve okuma tavrıyla bir ekol olan Mukim Tahir'e sahip çıkılmamış ve değerlendirilememiştir
Müzik tarihimizde Mukim Tahir bir iz bırakarak aramızdan ayrılmıştır
ESERLERİ VE OKUDUĞU PLAKLAR
Ses sanatçılığı yanında beste de yapan Mukim Tahir"in elimizde maalasef çok sayıda eseri yoktur
Mukim Tahir"in ilk ses kayıtları 1938 yılında derleme gezisi için Urfa"ya gelen Muzaffer Sarısözen tarafından gerçekleştirilmiştir
Mukim Tahir ömrünün son yıllarında 40 yaşının üzerinde iken İstanbul"a giderek üç taş plak yapmıştır
1938 yılında Urfa"ya gelen Muzaffer Sarısözen"in, Mukim Tahir"in derlediğin ezğiler şunlardır;
1
2
3
4
1938 yılında Mukim Tahir"den kaydedilen eserlerdir
TÜRKÜ ve HOYRATLARININ HİKÂYESİ
İnsanlar acı ve tatlı günlerini, yoksulluğunu, çektiği ıstırapları, ezilmişliğini, isyanını, yiğitliğini, türkülere, uzun havalara dökmüştür
Fırtınalı bir hayat yaşayan Mukim Tahir de zenginlikten fakirliğe düşmüş, istemediği olaylara karışmış, mahpusa düşmüş, hanımını kaybetmiş, maddi sıkıntı ve çaresizlik nedeniyle gurbete çıkmış ve gurbette memleket hasreti ile ölmüştür
Kapuyu çalan kimdir" türküsünün hikayesi
Bu türkünün hazin bir hikâyesi vardır
Mukim Tahir, ustalığı ve sesinin güzelliği, hoş sohbeti nedeniyle Urfa müzik meclislerinin aranılan kişisiydi
Mukim Tahir"in hanımı uzun zamandan beri hastaydı
Bu minval üzere günler günleri kovalarken Mukim Tahir ve azabının bulunduğu bir müzik meclisinde, azabına, evden, Tahir"in hanımının ağırlaştığı haberi gelir
Kırmızı kurdela" isimli türkünün hikayesi
Mukim Tahir devrinin en ünlü sanatçısıdır
Mukim Tahir bir gün program yapmak üzere Ankara Radyosu";na davet edilir
Kırmızı kurdele
Kör olasın Emine
Endim derelerine
Bilmem nerelerine
Kaytan bıyıklarımı
Sürem nerelerine
türküsünü hemen orada irticalen söyler
Türkü bitince kendisi ile alay eden bayan, hatasını anlar ve üstadın elini öperek, özür diler
Kırmızı kurdele" türküsünü daha sonra plağa okumuştur
Yâr içerden" hoyratının hikâyesi
Mukim Tahir çok güzel sesi olduğu, çok iyi de bağlama çaldığı için, müziğe meraklı Urfalılar onu hemen her gece bir meclise davet ederler
kaderimdir" der çeker
Günler günleri kovalayıp, kocasının her gece bu halde gelmesi, evini ihmal etmesi, hanımını çileden çıkarır, canına tak eder
Yar içerden
Yar bağrım, yar içerden
Gözüm kapıda kaldı
Çıkmadı yar içerden
Hoyratını okur
Mukim Tahir de kapının önünde ağlamaktadır
Sürme beni
Çek göze sürme beni
Kapıyda kul olmuşam
Darılıp sürme beni
Hanımı artık dayanamaz, kaderine razı olur, kapıyı açar ve ağlamakta olan kocasını içeri alır
Bekçi Bakır (YURTSEVER)
1909 Yılında Urfa"da doğmuş, 1985 yılında vefat etmiştir
Ustası Pehelin oğlu Ahmet Hafız"dan makamları öğrenmiştir
30 sene kadar mevlüthanlık yapmıştır
Bekçi Bakır"denilmiştir
Muzaffer Sarısözen'in hazırladığı Yurtlar Sesler" programına zaman zaman çağrılmıştır
Ayrıca Radyoda çeşitli Urfa programlarına katılmıştır
Birçok plak yapmıştır
Bakır Yurtsever, namı diğer Bekçi Bakır kendine has üslubu, güzel ve gür sesi ile şöhreti Urfa sınırlarını aşmış, yörenin en iyi mevlit, gazel ve hoyrat okuyucularındandır
1908 yılında Urfa"nın Yusuf Paşa Mahallesi"nde 205 nolu hanede doğmuştur
Bakır Yurtsever 6 yaşında babasını kaybetmiş, daha sonraki yıllarda annesi İsrafil isminde biri ile evlenmiştir
Askerliğini Siirt"te Birinci Piyade Alayı"nın 9
Yaşadığı şehri ve yurdunu çok sevdiğinden, soyadı kanunu çıktığında ısrarla Yurtsever soyadını seçmiştir
Bakır Yurtsever, Rukiye hanımla evli olup altısı kız, dördü erkek on çocuk babasıdır
Dostları ve yakınları Bekçi Bakır"ın zeki ve çok çalışkan; esprili, hoşgörülü, mütevazı, yardımsever ve duygusal biri olduğunu söylemektedirler
Bekçi Bakır okumaya çok hevesli olmasına rağmen okula gidememiş, bu nedenle çocuklarının okuması için çok gayret sarf etmiştir
Bekçi Bakır, ilkokulu dışarıdan bitirmiş olmasına rağmen Arapça, Farsça ve Kürtçe"yi çok iyi bilirdi
MÜZİK HAYATI
Bakır Yurtsever, müziğe küçük yaşlarda başlamıştır
Urfa"da kışın sıra gecelerine, yazın bağ ve bahçelere, bahar aylarında ise dağ yatısı"na gidilir
Bekçi Bakır, müziğe vakıf biri olup makam ve usule riayet etmeyenlere çok kızardı
Halk müziği, sanat müziği ve tasavvuf müziğini de ileri düzeyde bilirdi
Urfa ve yurdun birçok yerinde konser programlarına davet edilirdi
Bekçi Bakır, Ankara Radyo Evi"nde Muzaffer Sarısözen"in hazırladığı Yurttan Sesler programı ile Diyarbakır Radyosu"nca hazırlanan programlara katılmıştır
1976 yılında da Milli Folklor Araştırma Dairesi (MİFAD)nin Yaşar Doruk başkanlığında Şanlıurfa"da yaptığı derleme çalışmalarında Bekçi Bakır"dan kaynak kişi olarak derlemeler yapılmıştır
Bekçi Bakır"ın, plak kayıtlarının yanısıra birçok mahalli kasete de ses kayıtları yapılmıştır
En büyük oğlu Halil Yurtsever"in de sesi güzel olup "Fırat köprüsünden ile Öt bülbül yar dağıdır parçalarını 1970 yılında Yakışan Plak"a okumuştur
Bekçi Bakır"ın, sesi güzel olduğu kadar, sesinin volümü de yüksek ve tizdir
Araştırmacı Halil Binbaşıoğlu, Bekçi Bakır"ın sesinin yüksekliği ile ilgili dinlediği bir anekdotu şöyle anlatıyor Muzaffer Sarısözen, konser vermek üzere gelen Bekçi Bakır ve ekibini dinlerken Bekçi Bakır"ın sesinin yüksekliği dikkatini çekiyor
Hoyrat okuma tavrı ve gırtlak nağmeleri nevi şahsına münhasır"dır
Hayatı boyunca yörenin bütün sanatçılarına gerek eser, gerek bilgi yönünden her türlü desteği vermiştir
Urfa"ya gelen sanatçılar kendisini evinde ziyaret eder, yeni parçalar alır, sesini dinlerdi
Kendisinin derlediği birçok parçayı değişik sanatçılar çeşitli dönemlerde plak veya kasetlerinde okumuşlardır
Bekçi Bakır ustasına hizmet etmeyenlere, eserlerin sözlerini doğru okumayanlara çok kızardı
Bekçi Bakır"ın plakları ve konserleriyle ünü bütün yurt çapında yayılmıştır
BAKIR YURTSEVER İÇİN SÖYLENENLER
Siirt"te askerliğini yaparken, Mustafa Kemal Atatürk sesini dinlemiştir
Aşık Veysel"le bir sohbette bir araya gelmiş, karşılıklı söyleşmişler; Bakır Yurtsever"in söylediği parçalardan Aşık Veysel çok duygulanarak gözyaşlarını tutamamıştır
Bekçi Bakır bir konser sırasında Zeki Müren"le tanışır, sesini dinletir
Elazığlı ünlü okuyucu Paşa Demirbağ, sık sık Elazığ"a gelen ve müzik meclislerine katılan Bekçi Bakır"ı yakından tanımaktadır
Urfalı gazelhan Yusuf Bilgin; Bekçi Bakır"ı anlatırken Sesi çok yüksek ve gırtlak nağmeleri meşhurdu
PLAKLARI VE TRT REPERTUARINA KAZANDIRDIĞI ESERLER
Bekçi Bakır"ın plak ve diğer ses kayıtlarıyla ilgi TRT, HAGEM, Milli Kütüphane, Kalan Müzik gibi kurum ve kuruluşların ses arşivleri, Halil Binbaşıoğlu"nun ses ve video arşivi, M
Bekçi Bakır 40 civarında plak yapmıştır
1980 yılında Abuzer Akbıyık, Bakır Yurtsever"le yaptığı derleme çalışmasında Bekçi Bakır: Ordumuz gitti Muş"a dayandı türküsünü okuduğum ilk plağımı 1928 yılında Odeon firmasına yaptım"demiştir
Buradan bir atlı geçti uzun havasının hikayesi
Bakır Yurtseveri yurt çapında üne kavuşturan eserlerden biri Buradan bir atlı geçti"adlı uzun havadır
II
Yine böyle bir günde, kahvenin önünde oturmuş, dalgın dalgın çayını yudumlamaktadır
Zaten çok üzgün olan Bekçi Bakır, bu birkaç dakikalık olaydan çok etkilenir
Bekçi Bakır"ın vasiyeti üzerine, bu uzun havanın ikinci dörtlüğü mezar taşına yazılmıştır
Buradan bir atlı geçti
Yarama baktı geçti
Tabip yaramı elleme
Yaramın vakti geçti
Kurbanam her gelene
Zülfünden ter gelene
Mezarımı yüce yapın
Yavrularım gele gölgelene
Kel Hamza (ŞENSES)
1904 yılında Urfa"da doğmuştur
Ses sanatkârı ve bestekârıdır
çalmasını öğrenmiştir
Şanlıurfa'da Halkevi sahnesinde ve Anzelha gazinolarında programlar yapmıştır
Bir müddet de İstanbul sahnelerinde çalışmıştır
Taş plağa okuduğu eserleri Kışlalar dolu bugün"Aşkın ne derin yaralar açtı ciğerimde"
Ne hoş olur mapushana havası" Kız adın Fatma güzel Nazmiyem gel beni yakma Adanalı esmer olur can yakar"
Duman duman olmuş karşıki dağlar
Urfa"da son yüzyılda, ilk akla ses sanatçılarından biri Hamza Şenses"tir
Hamza Şenses , 1904 yıllında Urfa"da, Büyükyol"da bulunan Vali Fuat Caddesi, Hilal Sokak"ta 21 nolu evde doğmuştur
Ses sanatkârı ve bestekâr olan Hamza Şenses, 1939 yılında Urfa"da Nacar Pazarı üstünde bulunan Çardaklı Kahve"den düşerek vefat etmiştir
MÜZİK HAYATI
Hamza Şenses, herhangi bir okula gitmemiş, ama meraklı olduğu için okuma yazmayı kendi kendine öğrenmiştir
Hamza Şenses"in esas mesleği keçecilik"tir
Bağlama, tambur ve cümbüş çalmasını bilen Hamza Şenses, Urfa"nın ünlü ses sanatkârı Mukım Tahir'le aynı dönemlerde yaşamıştır
Hamza Şenses, Urfa sıra geceleri, dağ yatıları, asbap gecelerindeki müzik meclislerine katılmış, devrin müzik ustalarıyla meşk etmiştir
Hamza Şenses"in altı plak kaydı bulunmaktadır
Hamza Şenses"in sesi çok güzel olup güçlü ve yanıktır
Hamza Şenses; titiz bir insandır, temiz giyinmeyi sever, devamlı başında fötr şapka, takım elbise giyer, kravat takar
Çok kibar ve duygusal biri olan Hamza Şenses, çocuklarına çok düşkündür
Az sayıda plak yapmış olmasına rağmen sesi ile yurt çapında tanınmış, devrinin en ünlü okuyucularından biridir
ÇARDAKLI KAHVE"DEN DÜŞÜP ÖLMESİ
Hamza Şenses,1940"lı yıllarda Urfa"nın içkili ve müzikli yeri olan ve Herrane Kedosu"nun işlettiği Çardaklı Kahve"de haftanın birkaç günü program yapmaktadır
TÜRKÜ VE UZUN HAVALARININ HİKÂYESİ
Hamza Şenses hayatı boyunca ayrılık, yokluk, evlat acısı gibi birçok sıkıntılar çekmiştir
Kışlalar doldu bugün" uzun havasının hikâyesi
Hamza Şenses"in kardeşi İbrahim, Diyarbakır"da askerdir
Görüşme biterken Tabur komutanı Hamza Şenses"e,Buraya kadar gelmişken bir gece yapalım" der
Kışlalar doldu bugün
Doldu boşaldı bugün
Gel kardaş görüşelim
Ayrılık oldu bugün
Naçar eliden vah vah yâr yâr
Geceler yârim oldu
Ağlamak kârım oldu
Her dertten yıkılmazdım
Sebebim zalim oldu
Garib eliden vah vah yâr yâr
bestesini yapar ve orada bulunanlara okur
Diyarbakır bu mudur" türküsünün hikâyesi
Urfalı Hamza Şenses"in ayrılık üzerine yaktığı en güzel türkülerinden biridir
Hamza Şenses, davet üzerine birkaç gün çalışmak üzere Diyarbakır"a gider
Birkaç günlüğüne gidip, bir aydan fazla kalan Hamza"dan bir haber alamayan ailesi meraklanır
Diyarbekir bu mudur elleri kınalı
Desti dolu su mudur gözleri sürmeli
Gittin ki tez gelesin elleri kınalı
Tez geldiğin bu mudur elleri kınalı
Diyarbekir dört köşe elleri kınalı
İçinde billur şişe gözleri sürmeli
Allah sabırlar versin elleri kınalı
Yarinden ayrılmışa gözleri sürmeli
PLAKLAR VE TRT ARŞİVİNDEKİ ESERLER
1
Plak-Sahibinin Sesi
2
TRT THM Rep no:5, Derleyen: Abuzer Akbıyık-Bakır Karadağlı
3
Plak-Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 49 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
4
Plak-Sahibinin Sesi
5
Plak-Sahibinin Sesi
6
Plak-Sahibinin Sesi-AX2139
TRT THM Rep no: 1761 Derleyen ve Notalayan: Nida Tüfekçi
7
Plak-Sahibinin Sesi
8
Plak-Sahibinin Sesi
9
Plak-Sahibinin Sesi-AX2139
TRT THM Rep no: 287 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
10
Plak-Sahibinin Sesi
11
TRT THM Rep no: 316 Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı
12
Plak-Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 312 Derleyen: Bakır Karadağlı
13
Plak Sahibinin Sesi
TRT THM Rep no: 362 Derleyen: Muzaffer Sarısözen
14
Plak-Sahibinin Sesi
Dipnotlar:
* Şanlıurfa Nüfus Müdürlüğü"ndeki Kaydı; Adı soyadı: Hamza Şenses, T
* Hamza Şenses"in Türkan ismindeki kızı, nüfus kayıtlarında görülmemektedir
* Nacar Pazarı: Şanlıurfa"da Akarbaşı mevkii"nde yer alan marangozların bulunduğu çarşı
*Kışlalar doldu bugün"ve Diyarbekir bu mudurtürkülerinin hikayesi Abuzer Akbıyık tarafından, Hamza Şenses"in torunu Hamza Ece"den derlenmiştir
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa